Hakkımda

Fotoğrafım
hep tıkanmışımdır bu giriş taksiminden.. ne yazılır girişte.. kendimimi anlatayım bilemedim .. O yuzden hemen basliyorum aklimdan gecenleri aktarmaya iste giris taksimi :) neden buradayim , neden blog sayfasi actim .. söze dökemediklerimi buradan paylaşmak istedim.. duyulsun diye.. yüreğim yangın yeri olduğunda , kelebekler uçuştuğunda paylaşarak çoğalsın, herkes okusun istedim..belki ayni duygu ve dusunceleri paylasanlar vardir dedim .. Ve beynimin koşuşturmasını biraz olsun burada azaltmak istedim :) sayfamda gezerken umarim keyifli ve guzel bir vakit gecirirsiniz .. Sevgilerimle :)

HOŞGELDİNİZ DÜNYAMA , KALBİME :)

13 Temmuz 2014 Pazar

mavi gözlü meleğime...

bu yazım sana mavi gözlü meleğim..

yıl 1991 .. sabahın erken saatleri.. telefon sesi ve tek bir cümle.. kaybettik..o zamanlar evimiz kalabalıktı bizde kalınırdı.. büyük ihtimal yine bizde teyzemler kalıyordu ki bende dışarıda çek yatta yatıyordum..ve haberi orada aldım.. yaptığım tek şeyin başımı sola yatırıp sadece öldü diyebilmekti.. hiç ağlamadım ağlayamadım.. seni o kadar çok severken ağlayamadım.. sadece öldü gitti dedim içimden.. kaç yaşındayım 10-11...ve sonra olanlar ...herkes bizde senden bahsediyorlar..biraz gerginlik olduğunu hatırlıyorum.. miras konusu galiba.. tartışma gibi bir şeyler geliyor aklıma ve kızıyorum.. o öldü biraz saygınız olsun.. neyi paylaşamıyorsunuz.. sonra evine geçiyoruz akşam vakti, adettenmiş yatağın üzerine taş ve bıçak bırakılırmış öyle oluyor.. tüm ışıklar açık.. ruhun gelmesin diye.. çocuk aklım nedense seni orada hissediyor.. geldiğini bizi gördüğünü hissediyorum.. sanki iletişim halindeyiz seninle.. odana bakıyorum seni gördüğüm en son yere.. mavi gözlerine.. ellerini okşuyordum iyi ol diye.. bana bakışın hala gözlerimin önünde.. dedeme (o da rahmetli oldu) "ona iyi bak "demiştim... kızıyordum çoğu zaman sana iyi bakmıyorlar diye..

o hastalığa tutulmadan önce hep seninleydim.. çocukluğum seninle geçmişti.. şanslıydım..sütlü çay,elmalı kurabiye bana hep seni hatırlatır..

hastalığın etkisi bazen alır başını giderdin .. o soğukta üstünde bir şey yok ayağında terlik.. kolunda bilezik vardı.. korkardık sana bişey olacak diye..bazende "beni İzmir"e götürün"derdin.. bizde oyun oynardık.. trencilik oyunu.. gitmiş gibi yapardık..inanırdın mavi gözlü meleğim...hiç ağlayamadım anane öldüğünü öğrendiğimde hem de hiç... işte şimdi seni düşününce her seferinde boğazım düğümlenir gözlerim dolar.. seni çok özledim derim...sanki beni duyuyorsun gibi..

bir keresinde mahalleden bi kız senin için deli demişti.. ne çok kızmıştım.. ne öfkeyle bakmıştım ona .. ve hayır deli değil sadece hasta diyebilmiştim.. sadece hasta..

çok zordu ananem.. çoğu zaman hatırlamıyordun bizi..bense bakıyordum tanı diye.. yara olmuştu yatmaktan.. pansumana gelen doktora acıtmayın diyordum..yavaş yapın. canı acımasın.. acımaz diyordu , yine de diyordum "olsun siz yine yavaş yapın pansumanı"..

sen gittikten sonra o eve her girdiğimde hep sen hissettim.. hep oradaydın.. geliyordun sanki.. kurabiye kalıpların vardı çelikten, onları aldık mı hatırlamıyorum belki de bu kadar tatlı yapma işi sende geçmiştir... benimde var kurabiye kalıplarım..

biliyor musun dikiş makinen bizde, hemde benim odamda.. annem onu koyarken odama seni çok severdi yerini buldu dedi.. bende seni çok severdim mavi gözlü meleğim.. rahat uyu olur mu..

23 yıl geçmiş aradan ve ben bu 23 yılın sonunda böyle bir yazı yazıyorum... sadece senin için....


her kim okursa sonuna kadar bu yazıyı.. bitince Fatiha okursa memnun olurum..
teşekkür ederim..

5 Temmuz 2014 Cumartesi

RUHUM...

saat olmuş gecenin 1 i.. ve ben hala ayaktayım...normalde uykum gelir dayanamaz uyurdum şimdi ise tık yok uyku konusunda..bakalım ne kadar daha sürecek..

giriş böyle bir garip oldu.. bakalım neler yazacağım ilerleyen satırlarda.. aradan geçmiş neredeyse 1,5 ay.. ve düşündüm ki artık yazmalıyım bir kaç söz..

ve kaldığım yerden devam ediyorum.. çok şey oldu 1.5 ayda.. çok yoğun yaşadım her zamanki gibi.. işin garip tarafı bu yoğunluğu seviyorum..

benim için en önemli gelişme astroloji sınavımı geçtim.. o kadar çalıştım kendimi kastım ve sonra bitti geçtim.. ya şimdi ne olacak napıcaksın diye sorarsanız.. bilmiyorum :) benim için önemli olan o sınavı geçmekti. çünkü Hakan KIRKOĞLU benim idolüm.. ve onun sınavından geçmek benim için büyük bir ödül..işte bu nedenle sonrası yok... kısmet.. ancak farkettiğim bir durum astrolojinin beni çok yorduğu..belki de bu nedenle bilmiyorum diyorum.. çünkü sınavdan sonra tüm kitapları kaldırdım.. ve kutulara koyarken "sizden kısa bir süre ayrılıyorum şimdilik hoş çakalın "diyip biraz uzaklaşma ihtiyacı hissettim..

sonrasında olan gelişme, çalıştığım yer ile ilgili bir değişiklikti.. İstanbul'a gideceğimiz söylendi ve herkes bi anda şoka girdi.. üzerimden tır geçmiş gibiydi.. her yerden bir söz , bir laf.. şimdiki durum ise hala net olmamakla birlikte eskiye oranla daha belirgin.. bakalım ilerleyen günlerde neler olucak..

ve gelelim AŞK konusuna.. aşkın 2 hali biri beşeri biri ilahi.. asıl olan ilahi olan olsa da bizler nedense beşeri kısam daha çok önem verip oradan acı duyduğumuzda hemen ilahi olana geçip yardım istiyoruz.. halbuki ilahi aşkta hep mutluluk ve huzur var.. biz galiba biraz mazoşistiz :)) acı çekmek hoşumuza gidiyor..

aşka geri dönecek olursam eğer; üniversite yıllarıma döndüm..hala herşey dün gibi aklımda; sosyoloji dersine girmiştim.. boş bir yer buldum ama sıranın üzerine atkı bırakılmış, "buranın sahibi var" demek için.. bende nedense atkıya kızdım ve böyle yer mi tutulurmuş diyip atkıyı kenara koyup oraya oturdum.. sonra sahibi geldi.. güleç yüzlü kumral sempatik, samimi ve konuşkan biri.. gözlerinin içi parlıyor.. kısa bir bakışla nasıl bunları gördüm bilmiyorum.. bayağ bir süzmüşüm farkında olmadan :)) sonra kendisi yanıma oturdu.. konuşmaya başladı.. tabi ben o kadar konuşkan değilim, dinliyorum ve onu inceliyorum..sonuç olarak biz onunla bu derste tanıştık.. ruhunuzu birileri alır ve siz farkına varmazsınız.. işte bu aşk böyle bir şeydi..

 ruhumu aldı ve hala onda...zihnimizle çalışan bizler bazen duygularımızın gerçekliğini anlayamayız.. çünkü kalbi hep 2.plana atmışızdır.. o doğruyu söyler ama zihin hayır der.. ve ruh 2 taraf arasında kalır.. aslında seçimini yapmıştır.. ancak farkında değilizdir.. ve ruhun istediği yerde değilsek vay halimize.. ruh başka yerde beden başka yerde yaşar yıllarca.. ve bir yanım hep eksik dersiniz.. işte o yan yıllar önce ruhunuzu alan kişidir..işte bende ruhumu orada bıraktım gittim.. hiç farkında değilmişim.. hayat akıp gitmiş..sonra bir bakmışım koskoca 13 yıl.. ruhum beni bekliyor da bekleyen sadece ben miyim.. içinde öyle bir özlem var ki... geri dönesi var 13 yıl öncesine.. ruhunu alan kişiyle beraber yoluna gitmeye niyetli.. peki ruhunu verdiği kişi... derin bir nefes alınır, gözler kapanır ve onun ruhuyla konuşmaya çalışılır... yüzü güler beşeri varlığın onu her düşündüğünde... o sempatik yüzü gelir gözünün önüne, gülüşü ve samimiyeti..hissedilir tüm varlığı ile yanında oluşu.. gözler hiç açılmasın istenir.. ruhum ruhunla mutlu.. bırakalım hep böyle kalsınlar..benden uzaklaştığını hissedersem ruhum acır , ki bildiğim şu ki, ne kadar uzak olunursa olunsun, ruhum mutlu çünkü biliyorum onlar birbirine bağlı , farklı bir bağ var aralarında.. ne kadar acısada o ruh  birbirine sevgiyle bağlı... kimbilir belkide sadece benim içimdan öyledir.. ne demişler insan kendi gibi bilir gördüğünü..:)

uzun lafın kısası.. dürüst olmak gerekirse ruhum çoğu zaman özlüyor varlığını.. bir üşüme geliyor yüreğime.. sonra hayır diyorum..ve bir anda sıcaklığın kaplıyor ruhumu....

ruhun özlemi de aşkı da sevgisi de ayrıdır.. o ruhunu nerede olsa bulur.. ve yanında olur..

ruhunuzun ömür boyu sevdiği ruhla birlikte olması dileğiyle..