Hakkımda

Fotoğrafım
hep tıkanmışımdır bu giriş taksiminden.. ne yazılır girişte.. kendimimi anlatayım bilemedim .. O yuzden hemen basliyorum aklimdan gecenleri aktarmaya iste giris taksimi :) neden buradayim , neden blog sayfasi actim .. söze dökemediklerimi buradan paylaşmak istedim.. duyulsun diye.. yüreğim yangın yeri olduğunda , kelebekler uçuştuğunda paylaşarak çoğalsın, herkes okusun istedim..belki ayni duygu ve dusunceleri paylasanlar vardir dedim .. Ve beynimin koşuşturmasını biraz olsun burada azaltmak istedim :) sayfamda gezerken umarim keyifli ve guzel bir vakit gecirirsiniz .. Sevgilerimle :)

HOŞGELDİNİZ DÜNYAMA , KALBİME :)

18 Aralık 2015 Cuma

DANCE WITH BABIES... VAR MISINIZ BEBEĞİNİZLE DANSA :)

Uzun bir aradan sonra herkese kocaman sıcacık bir merhaba :)  Bugün sizlerle paylaşacağım konu çok eğlenceli, sempatik ve çok şirin . O nedenle sizden ayrı kaldığım süre içerisinde neler yaptığımdan bahsetmeyeceğim. Belki hiç de umurunuzda değildir kim bilir :)) ancak şunu belirtmek istiyorum. bu yazımı yarın akşam yazmayı düşünüyordum. çünkü canım arkadaşım Sinem ERİM TİPİ nin ( facebook : Dance with babies & Dance with Toddlers Eğitmeni Sinem ERİM TİPİ olarak arattığınızda kolaylıkla bulabilirsiniz ) Ankarada programı var ve geleceğimi söylemiştim. Ancak sağlık sorunlarım nedeniyle gidemeyeceğim için bugün yazmaya karar verdim. Buradan da kendisinden özür diliyorum. Bir daha ki sefere inşallah .. Ve tabi İstanbul Avrupa Yakasında oturan bebeği olanlara  tavsiye ederim :) sadece anneler değil babalar da katılabilir. 

Şimdi, çok eğlenceli, çok sempatik bir akım var hem de bebeklerimizle .. Bu işe en çok anneler için sevindim. Onlar içinde çok güzel bir aktivite. Çevremde bir çok anne olan arkadaşlarım var . Ve hepsi de bebekleri nedeniyle evde dışarı bile çıkmıyorlar. Sosyal hayatları yok denecek kadar az. Eh böyle olunca ne oluyor. Sıkılan anneler (bebeğimle mutluyum deseler de), kendinden mutsuz olan anneler , kendiyle ilgilenmeyen ve eski düzenini özleyen anneler.. Evet evet biliyorum, hepsi bebeklerinin olmasından çok mutlular . Ancak bir de görünen gerçek var.

İşte Dance with babies duyduğuma harika dedim. Ve bebeği olan arkadaşlarıma haber verdim. Hem kendileri hem de bebekleri için çok verimli ve sağlıklı bir aktivite.. Yarın yani 19.12.2015 de Ankarada çok güzel bir programları var. ve katılanlar için çekiliş sonunda sürpiz hediyeler var. 

Şimdi size biraz Dance with babies den bahsedeyim.

 "2012’de Birleşik Krallık’ta Selen Yılmaz tarafından başlatılan annelerin bebekleriyle birlikte katılabilecekleri bir dans-fitness programıdır.
Başladığı günden bu yana pek çok aileye ulaşmış ve İngiltere’nin en çok sevilen anne-bebek etkinliği haline gelmiştir.Unesco ve Conseil International de Dance (CID) tarafından tanınmaktadır.Temeli babywearing esasına dayanmaktadır ve annelerin bebeklerinden ayrı kalmadan hareket etmelerine olanak sunmaktadır.Toplamda 40 dakika süren dersler salsa, cha cha cha, oryantal, boogie, twist, bale, rock’n roll gibidanslardan oluşan keyifli rutinler içermektedir.Her bir dans türüne ait ayrı koreografiler mevcuttur ve bunların tamamı bebek anatomisi ve annenin hamilelik sonrası vücudu göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır.
Dersler sadece dans ettirmeyi hedeflemez, dansla büyüyen bireyler yetiştirmeyi ve dansın iyileştirici gücünü tüm dünyaya yaymayı hedefler.Dolayısıyla derslere katılmaya başlayan herkes aslında “Tüm Dünyada Dans Eden Aileler Topluluğu”nun da bir parçası haline gelir.

Peki bu dansın nasıl faydaları var :
Bebeklerle dans etmek aslında çok eski kültürlerden beri varolan bir gelenek. Sue Doherty gibi bazı sosyologların öne sürdüğü kadarıyla özellikle Afrika kabilelerinde sırtında bebeğini taşıyan anneler kabilenin tüm kadınları tarafından bir çemberde ortaya alınır ve hep birlikte dans ederlerdi. Dans eden bebeklerin, dans ritimleriyle sakinleştikleri ve daha sağlıklı bir büyüme gösterdikleri öne sürülmektedir.Bebekler anne karnında, annenin nefes alışverişleri ve hareketleriyle salıncaktaymışçasına sallanırlar.Kalp atışları da onlar için doğal bir melodidir. Bebeklerle Dans derslerinde bebekler bu aşina oldukları salınma ve ritim duygusunu hatırlar ve rahatlarlar. Annenin teni ve bebeğin teni birbirine değdikçe bebek kendini güvende hisseder ve huzurlu olur. Özellikle huzursuz, gazlı ve kolikli bebekler için anne kucağında hafif tempoyla salınmak mevcut sıkıntıları azaltabilmektedir.


Ya Anneler üzerinde nasıl etkili ;

-doğum sonrası girilen lohusa sendromu hisleriyle başa çıkabilmek,
-doğumda alınan kiloları vermek,
-emzirirken, bebek taşırken oluşan mevcut ağrıları hareketlerle azaltmak,
-sosyalleşmek ve diğer annelerle keyifli bir ortamda bir araya gelmek,
-bebeğiyle güvenli bir iletişimin temelini atmaktır
.

Dersler yorucu mudur? Katılmak için ne gerekir?

Dersler hafif tempolu rutinlerden oluşur ve dolayısıyla yorucu değildir. Annenin ergonomik bir taşıyıcıkullanması derste onu ve bebeğini rahat ettirir.  

(kaynakhttp://www.eniselives.com/uzmanlarla-soylesiler/bebeklerle-dans-turkiye-dance-with-babies/)

uzun lafın kısası çok eğlenceli, sosyalleştiren ve olumlu etkileri çok olan bir etkinlik. bence mutlaka katılmalısınız .. düşünsenize ileride anlatacağınız ne güzel bir anınız olur :)

29 Ekim 2015 Perşembe

peri kızı

Yine başlıyorum yazmaya gülümseyerek.. Tüm kalbimle tebessümde bulunarak. Öyle bir şey olsun istiyorum ki; şuan kalbimdekileri sizlerde hissedebilin..kalbimdeki sevgiyi sizlerde hissedin , hissedin ki; yüzünüzde gülümseme oluşsun..

peri kızı dedim konu başlığına..  naif bir isim "peri kızı"

sevgiyle varlığını sürdüren , kelebek kadar kırılgan bir o kadar da özgür..aşk yolunda ilerleyen biridir peri kızı..

Eskiden yaşadığım arkadaşlıklar ve dostluklarla ilgili ya da ilişkilerle ilgili kendime sorardım "bende bişey mi var, bir hata mı yapıyorum "diye( tamam itiraf ediyorum ara sıra zaman zaman şimdide sorduğum oluyor : )... önce hep kendime bakar, kendimi suçlardım .. neden mi ? "2 parmak karşı tarafı  gösterirken, diğerleri bizi" gösterir de ondan. İğne çuvaldız olayı anlayacağınız :)

olan olayları, neler yaptığımı, neler söylediğimi, nasıl davrandığımı hepsini işim gücüm yokmuş gibi düşünürdüm. Bazende sorardım güvendiklerime ,anlatırdım.. Belki objektif olamıyorumdur, yanlış olmasın hak geçmesin diye :) sonra ne oldu..

Her şeyin,çok sevmekten , sevgimi çok göstermekten ve değer vermekten olduğunu anladım..Evet çok kırıldım, çok üzüldüm, çok yıprandım, hatta hiç ummadığım kişilerden ummadığım davranışlar gördüm. Çok sinirlendim. 35 oldum zaman zaman aynı olayları yaşadığım olmuştur.

peki ne yapıyorum , ne yapıyorum da geride bırakıyorum her şeyi,

Hiç bişey... Sadece hislerime daha çok güveniyorum. Sevmeye devam ediyorum.

kırgınlıklarım yok mu var..
üzüldüklerim yok mu var..
"neden böyle davranıyor" dediklerim yok mu var..
"ne oldu da bunu söyledi"dediklerim yok mu var..

boşveeerr diyip gülümseyip devam ediyorum kendi yoluma..

sevdiklerimin hepsi çok ama çok önemlidir .. o yüzden severim..

ah tabi can bu acıyor.. e o zamanda; koyarım mesafemi yine severim.. sevgide sınır yoktur..  hani üstte bir satır yazmıştım ;

"sevgiyle varlığını sürdüren , kelebek kadar kırılgan bir o kadar da özgür..aşk yolunda ilerleyen biridir peri kızı.."

işte böyle biriyim..

sevgiyle kalın sevgide kalın

kelebekler özgürdür...










27 Ekim 2015 Salı

semineriniz var. bekleriz...


Herkese merhaba; aşağıda afişini gördüğünüz seminer hakkında ayrıntılı bilgi almak için lütfen afişte belirtilen iletişim bilgilerini kullanınız..
sevgiyle kalın, sevgide kalın..
görüşmek dileğiyle..



27 Eylül 2015 Pazar

yaş 35 yolun başındayım..

eveet çook güzeldi doğum günüm.. hayatımın en güzel doğum gününü yaşadım 2 eylül günü. sizlerle paylaşacağımı yazmıştım. yoğunluktan ancak fırsat bulabildim .. kutlamalardan mı derseniz tabi ki değil ancak benim doğum günlerim genelde hep uzun sürer:) 1 haftayı bulur bazen ertesi haftaya taşar.. güzeldir doğum günlerim her günüm gibi..

dolu dolu 35 oldum.. yolun yarısı derlerse de bana göre hiç de öyle değil. yolun başı benim için..evet rüyalarımın doğum günüydü.. hep istemiştim, 33. ve 34. yaşlarıma girerken de istemiştim kısmet bu zamanaymış. ne mi oldu .. balonlar videolar, sürpriz pastalar, çiçekler, duvarıma asılan "happy birthday" yazısı.. ve o güzel duygu dolu mektup..

tüm resimlerimi hatta video mu paylaşmak isterdim ancak bana kalsın :) tanıyanlar bilenler zaten görmüştür..bilmeyenler de birazdan paylaşacaklarımla yetinmek durumda kalacaklar.

nasıl anlatılır ki; peri masalı güzelliğinde bir doğum günüydü.. altta resmini göreceğiniz pasta tamamyla el yapımı. ve iki günde hazırlanmış. bayıldım harikulade bir pasta.. tadımı hafif ve güzel.. resmen bir sanat eseri..
pastayı gördüğümde neler hissettiğimi size anlatmam zor. diyebileceğim tek şey; nutuk tutulması, şaşkınlık, mutluluk, kalpten gülüş, hani böyle çocukken çok sevdiğiniz bir şey alınır ve mutluluktan havalara uçarsınız ya içimde yaşadığım mutluluk işte öyle bir şeydi. pastayı yapan oda arkadaşım , çalışma arkadaşım. kendisine buradan da teşekkür etmek istiyorum. Sevtap Hanım yüreğinize emeğinize sağlık süperdi :)

ve o duygu yüklü mektup. yeniden okudum ve yeniden.. yüreği okşayan güzellikte ve sevgi dolu yazılan , söylenin sözleri hisseder insan.. yürekten akanların samimiyetini duyar ruh.. ve işte bu mektupta öyle güzellikte yazılan bir mektuptu. canımsın teşekkür ederim ..
ve son olarak, öyle güzel hediyeler sürprizler aldım ki; canım dostum bitanecik arkadaşımın sürprizinden mi , yurt dışında yaşayan çocukluk arkadaşımın doğum günüm için arayıp beni duygulandırmasından mı bahsetsem yoksa herkese okuyun diye önerdiğim kitapların "oku" diye gelişinden mi...

yukarıdaki resimde gördüğünüz her şey sürpriz hediyeler... kitabın 2. si olan  "pi" de eklendi :) ve işte böyle dostlar..

tabi daha bitmedi kutlamalarım, ailemle , dostlarımla , hocamla ,eğitimcilerle ve coffeemania  bilkentte ve oda arkadaşlarım çalışma arkadaşlarım ile kestiğim pastalar ve kutlamalarımı söylemeden geçemeyeceğim.. hepsi çok güzeldi.. ve hepiniz iyi ki varsınız.. hepinizi çok seviyorum..

yaş 35 yolun başındayım ...

3 Eylül 2015 Perşembe

Dolu dolu 35

Hayatımın en güzel doğum gününü yaşadım .. Yakında sizlerle paylaşacağım :) rüyalarımın doğum gününü yaşatan tüm sevdiklerime , sevenlerime güzel Yürekli güzel insanlara çoook teşekkür ederim.. 
Sevgiler 

1 Eylül 2015 Salı

Insanlar iliskiler ..

Bugün bayağ yoğun bir şekilde yazmaya başladım. Diğer sayfamı takip ediyormusunuz bilmiyorum . Birde orada yeni yazım var .
Konumuz insanlar , iliskiler .. Ne çok konuştum yazdım bu konularla ilgili..  Beni tanıyanlarınız bilir bilmeyenlerde kendi gibi bilir ya neyse :) 
Ne demeye çalışıyorum , aklınız mı karıştı aslında çok basit bir konu . 
Bazen öyle komik oluyorlar ki kahkaha atasım geliyor . Atıyorum ama içimden ancak gözlerimi okuyanlar anlar :)) dışarıdan izliyorum çoğu zaman ortamda olup olmamak gibi birşey benim durumum. Alıcılar açık ve sadece izliyorum .. 
Herkes bir yerlerde yer edinme çabasında . Onunla iyi geçinirsem o ortama girerim . Onlar gibi davranırsam o ortama girerim . Bazıları da tabi daha farklı .. Ortamda onlar gibi davranıp dışarıda ortamın konuşmasını yapıp yorum yapan, ağızdan laf almak için karşısındaki kişinin düşüncelerini öğrenmek isteyen tipler vardır ya işte böyle farklı tipler ..
Hatta bu tipler canciğer ve çok samimi gözükür karşısındakine , karşıdaki de (genelde ) bu davranışa inanır .. 
İşte böyle insanları görünce hayretler içinde kalıyorum nasıl görmüyorlar , nasıl inanıyorlar , nasıl seviyorlar .. Inanılacak gibi değil:) 
Ya bende bir gariplik var ( ki genelde dediğim çıkar ve inananlar dediğime gelir ) ya da öyle olması gerekiyordur ..
Velhasıl insanlar pek bir garip dostum ..
Herseye rağmen içimde öyle bir sevgi var ki kucaklıyorum hepsini sevgiyle.. Sevgimi  gönderiyorum çağlayandan akan su gibi coşkuyla.. 
Hepinizi seviyorum .. 
Kendinize çok iyi bakın .. Kalbinizle görün , gözlerinizle konuşun emi ;)

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Gülümseyerek bakın hayata

Kâh gülüyorum hayata kâh şaşkınlıkla bakıyorum .. 
Insanlar tuhaf ve karmaşık.. Hele bazıları ; neyse .. 
Kompleks , özenti vb . Artık ne derseniz deyin. Komik geliyor böyle davranışları görmek , hissetmek ve farkına varmak.. Bazen "acaba , benim gördüğümü gören başka kimseler var mı ? , yoksa yanlış mı görüyorum " diye sorgulamıyor değilim kendimi .. Sonrada oluruna bırakıyorum .. Kimbilir hepimiz aynayızya birbirimize belki öğrenilmesi gereken düzeltilmesi gereken kalıplar vardır .. 

Işte böyle dostlar ; kalpten görünce , gözleri okuyunca gizli Saklı herşey ortaya dökülüyor ..Bazen acı veriyor bu durum . Çünkü "küt" diye oturuyor yüreğe ve bazende yanlız kalmanıza neden oluyor ;çünkü kalbin yorgun olduğu ortamlarda durmaktansa tek olup doğayla bir olmak ya da sessizlikte kalmak ya da ne bileyim kendimi (ruhumu) mutlu eden aktiviteleri yapmak çok daha iyi geliyor .. 

Haydi o zaman Ağustos'un son Günü'nden herkese iyi Akşamlar .. Yarın yeni bir ay başlıyor güzellikler getirsin hepimize .. 

Sevgiler 

27 Ağustos 2015 Perşembe

Çay var içersen...


Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında ...

Çay var içersen,

Ben var seversen,

Yol var gidersen...

Aşık Veysel..

Ne güzel demiş Aşık Veysel...

Bu sabah aklıma nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde takıldı dilime.. "çay var içersen" ile başladı her şey. Sonra bunda bir melodi olmalı bir uyum var başka bir şey daha vardı sanki dedim.. Google sordum ve işte karşıma çıkan güzel dörtlük.

Okuduktan sonra bir duraklama yaşıyor insan.. Ne kadar anlamlı, ne kadar duru ve ne kadar fazla söze gerek duyulmadan yüreğe dokunan bir dörtlük..

Çay var içersen..

Ben var seversen..

Yol var gidersen.

İster dostum ol, ister sevdiğim istemiyorsan da vaktimi alma yolun açık olsun..

Kalın Sağlıcakla...

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Alaçatı Çeşme



Yine yeni yeniden merhaba ..Yeni bir gezi yazımla sizlerleyim.


Bu sefer gezim çok ani oldu ve sürprizlerle devam etti. Her şey bir radyo programı dinlememle başladı.  Bir yanda çalışırken diğer yandan radyoya kulak kesildim dinliyorum. Ve aniden o ses " bilet kazanmak için bekleyin ve birazdan vereceğimiz numarayı dikkatle dinleyin " işte bu anonstan sonra pür dikkat radyoyu dinlemeye başladım. Diğer yandan da telin numara tuşlarını sürekli açık tutuyordum ki hemen arayabileyim.


ve işte !!! numara söylendi ve aradım .. o da ne meşgul.. sonra yine denedim.. Evet! bu sefer çalıyor.. "yarışma için mi aradınız" ..."evet tabi ki".. "lütfen bekleyin" .. ve 2 şarkı dinledim beklerken.. ismim alında kazanmam durumunda arayacaklarını söylendiler inşallah deyip telefonu kapattım.. heyecanla beklemeye başladım.. Bilet benim bilet benim telkinleriyle :)


veeee  radyoda ismim söyledi.. kazandım yarışmayı:) tabi bu arada , ne kazandım, kimin bileti, nereye gidiyorum, hangi gün , saat kaç.. Bunlar hakkında hiç bir fikrim yok. sadece kazanmaya odaklandım ve kazandım..


Çok uzattım farkındayım... Sonuç cumartesi günü saat 21:15te olacak konsere bilet kazanmışım. yer çeşme.. ve benim tatile çok ihtiyacım varken ortaya çıktı.. İçim kıpır kıpır :)


şimdi sırada nasıl gideceğim ve nerede kalacağımın planını yapmak vardı ve inanır mısınız hızlı bir şekilde onlarda netleşti :) isteyin odaklanın olsun..


ve Alaçatı’ya halamlara gittim.." İzmir havası " diye boşuna demiyorlar ..şehre girdiğimde, havada o koku, esinti bana ve ruhuma çok iyi geliyor.. Resmen çiçek ve deniz kokusu var ya da çok sevdiğim için bana öyle geliyor. Neyse sonuç olarak İzmir’i seviyorum. Ve Alaçatıdayım. Kahvaltı yaptıktan sonra meşhur Alaçatı pazarını gezdik. Sonrasında Ilıca’nın bitiminde Nars Hotel var oraya gittik. denize sıfır .. Limonata ve tatlı keyfi yaptık.. aşağıda gördüğünüz şahane tatların keyfini karşımızda mis gibi denizi izleyerek çıkardık..




sonra konsere hazırlık için eve geçtik.. Konser vakti geldi çattı. normalde saat 23:00 oldu mu gözleri kapanan ben , hem tatil hem de istediğim bir konu olduğunda ve istediğim yerde de olunca uyku hali kayboldu gitti.




Goran Bregoviç’in konseriydi davetiye kazandığım. başı biraz sıkıcı geldi.. Ama sonradan çok eğlendik. Bitsin istemedik sürekli alkış alkış. Herkese tavsiye ederim(videoyu yükleyemedim :( ) oradan çıktıktan sonra marinaya gidelim dedim. malum yarın yolcu yolunda gerek.. eh kırmadılar beni ve gittik marinaya.. Değişik güzel bir yer olmuş. benim bildiğim Çeşme; Bankanın , heykelin ve metan dondurmacının olduğu yerdir. Eskide kalmışım yeni yerler açılmış. Güzel olmuş :) ve orda da Yaşar konseriyle karşılaştık. birde onu dinledik kısa kısa .. Anlayacağınız şanslıydık. Bir konserden çıkıp diğerine geçiş yaptık :)


ve son günümüm sabahı.. Çeşme ve Alaçatı tam havasına büründü. rüzgarlı ve serin.. mis gibi tertemiz bir hava.. Ve Demlik kafeye gittik kahvaltı yapmaya. Burası gayet sempatik , şirin bir yer orada bulunan ya da gitmişken güzel bir yerde kahvaltı yapmak isterim diyenlere tavsiye olunur. Ancak rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Çünkü yer kalmıyor.


Oradan çıktıktan sonra Ildır köyüne gittik. Allah’ım bu şehri ve her yerini ayrı ayrı çok seviyorum. Evet İzmir’in hayranıyım.. aşağıdaki resim Ildır köyünde kahve içtiğimiz Turkuaz kafenin manzarası muhteşem öyle değil mi ?




İşte buradan sonra dönüş hazırlıklarına başlamak üzere evin yolunu tuttuk.. Velhasıl uzun lafın kısası, öyle bir zamanda bu bileti kazanıp, böyle güzel bir yere geldim ki; şükürler olsun. Sanki beynim sıfırlandı. Bir haftalık tatile bedel oldu. Çok doğru bir zamanda geldi ve her şey tıkır tıkır işledi. tabi arada gitmesem mi diye düşündüm.. Ancak “kısmetini kabul et. Et ki diğerlerinin yolunu aç” ,“Hayatın sana verdiği hediyeleri sevgi ile kabul et ki devamı gelsin dedim sürekli. Ve işte böyle  harika bir tatil yapmama neden oldu bu düşüncelerim.

Siz de kalbinizi harekete geçiren ve size heyecan veren olayların üstüne gidin. bilin ki; gitmeniz gereken yol o ve o yol doğru ve sizde gerçekten istiyorsanız.. Güvenin teslim olun. İnanın gerçekleşiyor

şimdilik bu kadar sevgilerimle..

 

1 Ağustos 2015 Cumartesi

ortaya karışık, bayram ve gezi anılarım..



Sıcak günlerden herkese merhaba:) herkes nasıl sıcaklarla mı boğuşuyorsunuz yoksa serin yerlerde keyif mi sürüyorsunuz?


dolunaydan sonraki ilk gün yazmak istedim size.. Şöyle ortaya karışık paylaşımlarım olsun istedim.. Diğer sayfamda da paylaşımlarım olacak, orayı da takip edin derim :)


eveeet yavaş yavaş yazmaya başlıyorum... Biiir ... İkiiiii.... Ve üüççç :)


En son size İstanbul’la ilgili gezi yazımla paylaşımda bulunmuştum. şimdi ise farklı bir gezi yazımla sizlerleyim.. Malum temmuz ayında ramazan bayramı vardı.. bende kardeşimle Marmaris turunca gittim.. Ailemizin yanına.. kendi açımdan bu bayramın diğerlerin farklı bir kaç noktası var .. Öncelikle bunlardan bahsetmek istiyorum.


ilk gün hep büyükler ziyaret edilir ya; gidilir elleri öpülür tatlılar yenilir.. Bende Rahmetli ananemle , dedemi ziyarete gittim.. sözüm vardı gitmesem olmazdı.. Bekliyorlardı.. Sesler... Hisler... bayramın 2.günü aldım arabamı düştüm yollara...yoldan çiçek aldım.. Dedemin yeri bayağı bir uzak olmasına rağmen ona da giderim diye çiçek almıştım.. önce ananemin yanına gittim.. kutladım bayramını okudum dualarımı, su verdim, temizledim.. çevresindeki yakın arkadaşlarıyla da sohbet ettim, temizledim su verdim ... Allah kabul etsin.. bu sefer dedim ağlamadım derken başladım duygusallaşmaya,  pınar oldu gözyaşlarım aktı gözlerimden.. mavi gözlü meleğim.. işte yanından ayrılırken çok durmayayım yolum uzun hem trafikte olur dedeme geçeyim deyip izin istedim .. bir yandan da hala sohbet halindeyim ananemle.. dedemin yeri de çok uzak hem tam olarak bilmiyorum. servisler varmış bakalım kısmet ananecim bu çiçekleri ona götürürüm diye niyet etmiştim gideyim dedim.. sonra baktım ki yola çıkmamla dolmuşun gelmesi bir oldu.. bende bindim.. dedemin yanına gitmeye.. havada feci sıcak.. neyse.. gittiğim yer değilmiş , oradan aktarma yapmak gerekiyormuş.. 5.kapı sanıyordum 7.kapıya yakın yerdeymiş..


Karşıyaka mezarlığında her kapı girişinde danışma var.. eğer yerini bilmiyorsanız isimden size adresi çıkarıp veriyorlar.. ne garip değil mi orada bile adres var.. Cad. sokak... neyse belli bir yerde otobüsten indim ve yürümeye başladım.. kimse yok.. bir ben , rüzgar ve sesler.. sesler deyince korkmayın.. severim sessizliği dinlemeyi.. işte böyle bir sessizlik zamanında yardım istedim.. Allah’ım yardım et , dedeciğim yol göster dedim.. ve sonra başımı çevirdim yolu gösterdiler :) bende o yolda yürümeye devam ettim.. ve sonunda dedeme ulaştım.. onunla da sohbet ettim. temizledim su verdim.. dönerken iyi ki gelmişim dedim.. diğer türlü içime sinmeyecekti..


işte benim bayramımın 2.günü böyle geçti.. ilk gününde pek bir atraksiyon yoktu ki hatırlamıyorum sanırım.. aaaaa hayır var var.. arkadaşımın, canım dostumun annesini ziyarete gittik.. ev yapımı baklava  ve yaprak sarması verdiler saolsunlar.. laf aramızda enfesti :)


Veee bayramın 3. günü turunç yollarına düştük... Arkası yarın... :))


gece yolculuğu bayağı yorucu oluyor.. hele aracı kullanın için daha yorucu.. o nedenle kardeşimi tebrik ediyorum.. Büyük bir özveri ve sabırla aracı kullandı.. hani eğlenceli bir yolculukta geçirdik güzeldi..:)


hemen başlıyorum turuncu anlatmaya, saklı bir köydür turunç belki de bir koy.. havası temiz.. sessiz.. huzurlu kafanızı mı dinlemek istiyorsunuz atlayın gelin.. çok büyük bir yer değil.. eğlencesi o kadar bodrum ya da Marmaris gibi değil.. sakinlik arayanların yeri.. şöyle söyleyeyim.. sessizliğin içinde konuşmaya çekiniyorum çoğu zaman oradayken.. çünkü öyle bir hava var ki; yaprakların vuruşunu duyuyorsunuz.. Meltem esintilerinin dallara çarpışı, kuşların kanat çırpışları... bu seslere ayıp olur diye fazla sesli konuşamıyor insan.. Posta gazetesinde bahsedilmiş bakın fotosu :)





şimdi birazda size Datça gezimden bahsedeyim.. Datça Datça diyordum.. merak ediyordum nasıl diye.. eh evde kalabalıktı.. biraz nefes alayım diye kalktım gittim Datça’ya.. Aklım Foça da kalmış orası gibi büyük bir yer sanıyorum... ve eser diye biliyorum.. meğerse tüm bildiklerim ve sandıklarımda yanılmışım.. Büyük değil ve gayet sıcak... hiç esmiyordu.. bu da benim şansıma.. Booking  sitesinden butik otel ayarlamıştım. Green Goose güzel sempatik bir otel.. inan bey sempatik ve iyi bir insan yardımsever ve güler yüzlü... Saolsun çok yardımcı oldular.. otele gelince çok şeker sevimli bir yer.. merkezde.. Bolulu hasan ustayı geçince Migros var o sokakta.. balkon kapısını açamadım ve ışıklar bana göre yetersizdi bunların dışında her şey çok güzeldi.. Hem odamdan deniz manzarası gözüküyordu daha ne olsun :)


ilk gün eski Datça’ya gittim.. dedim ya aklıma Foça da kalmış orası gibi büyük bir yer sanıyorum.. meğerse ufacık bir yermiş.. neyse keşfe çıktım Datça’yı.. Bindim dolmuşa ve geldim eski Datça’ya...



ve bu kadar yazı arasında dikkatimi tek bir yer çekti.. Nil kafe..:) oraya gitmeliyim dedim.. hava sıcak, ufacık bir yer, eh vakit de bol.. e o zaman gidelim dedim Nil kafeye .. bulurum nasılsa deyip yürümeye başladım.. sessizliğin içinde el emeklerinin satışını yapmaya çalışan teyzelerin konuşmaları ve güler yüzleri eşliğinde tam karşıma çıkıverdi.. Baktım içeriye herkes harıl harıl çalışıyor "açık mı dışarıya oturabilir miyim" diye sordum. tabi dediler.. Bende gölge esen güzel bir yere oturdum.



 
İşte gördüğünü bu şirin sempatik yer Nil kafe.. tamam çok reklamını yaptım ama güzel bir yer sevdim.. menünün hepsi el yapımı .. tatlılarında aklım kaldı artık bir daha gidersem o zaman.. Birde ye ye nereye kadar dimi :)


her gittiğim yerin farlı otantik yemekleri tatlıları varsa onları bulup tatmak isterim.. tabi birde deniz kenarına gittiysem mutlaka balık yemek isterim :)


işte Datça'nın da malum bademi meşhur.. tatlılarında badem, yemeklerinde badem, içeceklerinde badem.. benimde kısmetime bademli muhallebi ve bademli sütlü kahvesi düştü.. süt dokunmasına rağmen .. sırf tadına bakayım diye yedim.. nerede yediğimi aşağıda anlatacağım.. şimdi Nil Kafe’den çıktıktan sonra gezmeye devam ettim.. Dediğim gibi küçük bir yer.. butik dükkanlar var.. hediyelik eşyalar.. tabi gitmişken can yücelin sokağına uğramamak olmazdı oraya da uğradım ..sadece ufak bir sokak.. çok hayal kırıklığı yaşadım.. Evine de giremedim. . Neyse ne yapalım.. işte butik dükkanları gezdim.. sohbet muhabbet ettim.. Güzel sempatik bir yer..





işte ufak çaplı eski Datça.. gidenler bilir gitmeyenlere ise ufak bir tanıtım olsun.. Gelelim bademli muhallebi ile kahvemi nerede içtiğime ..


 
işte mekan burası.. Püfür püfür esen sakin güzel bir yer.. Eski Datça’ya giderseniz mutlaka uğrayın..


yeni Datça kısmını biraz anlatayım.. Zekeriya’nın sofrası güzel ev yemekleri yapıyor, limanda çınar dondurmacı var ve Badem Kafede balık ekmek.. akşamları plajlardaki şezlonglar kalıyor masalar atılıyor.. limanın diğer tarafında sağlı sollu takıcılar, süs eşyaları satan ufak yerler var.. Tabiri caizse incikçi boncukçular :)


koyları varmış gidemedim.. Knidos’a gidecektim bir şey bulamazsınız dediler.. Gitmedim ama aklımda kaldı.. kısmet bakalım.. Denizi harika .. Taşlık plajına gittim sabah 7:30da mis gibiydi.. işte size taşlık plajı ve Datça denizi ile başbaşa bırakıyorum.. görüşmek üzere.. Sevgiler.. Umarım keyifle okumuşsunuz ve kendinizi oralarda hayal etmişsinizdir :)



8 Temmuz 2015 Çarşamba

Tek isteğim dürüst olmandı!!

Kısa bir yazı ... Seni O'na havale ettim.. Tek isteğim vardı .. DÜRÜST olman .. Herşeyi açık ve net anlatman .. Sen bunu çok gördün.. Bense bekledim anlatırsın diye .. Sadece güvendim , bu sefer güven dedim.. Hatırlıyormusun Taaa başında anlatmıştım sana neler olacağını. Sende "hayır bu sefer çok ciddiyim" demiştin.. Bense sonu baştan görüyordum da konduramıyor "Güven" diyordum "Güven" !!! 
Kimbilir belkide özellikle yaptın tüm bunları senden uzaklaşayım diye .. "Ben bırakamıyorum sen bırak beni" diye .. Yine son yaşananlara rağmen bekledim DÜRÜST ol konuş diye .. Gülüyorum şimdi kendime ; ne kadar değer vermişim , ne çok değer yüklemişim sana .. Öyle çok ders aldım ki teşekkür ediyorum sana .. Yolun açık olsun .. Sana taaa başında Söylediklerimi hatırlıyor musun ? Bak gerçek oldu. Ilk sessizliğinde başka birşey , ikincisinde başka ve demiştim ki bakalım şimdi neler olacak .. ;) 
Saol herşey için ... Saol bana yaşattığın dersler için .. Seni Allah'a havale ettim .. Bende O'nun bir kuluyum.. O bilir ne yapacağını !! Şimdi susarak konuşma zamanı ..

İşte böyle kısa bir hikaye .. 
Iyi geceler herkese .. 
;) 

ben , keyfim ve kahyası düştük yollara :)



Ben ,Keyfim ve Kahyası gezdik gördük eğlendik…


Size çok güzel zaman geçirdiğim hafta sonu gezimden bahsetmek istiyorum.. tek başına gezilemez ,canı sıkılır diyenlere selam olsun :) laf aramızda önceleri bende bu şekilde düşünürdüm .. 20 li yaşlarımda , sonra baktım olmuyor, ilk önce tek başıma sinemaya gittim.. şimdi anımsıyorum o duygumu , komik gelmişti "tek başına sinemaya gitmek" Sanki herkes bana bakıyor gülüyor gibiydi “haha tek başına gelmiş , hiç arkadaşı yok haha” der gibiydiler.. Sonra baktım ki herkes kendi havasında ve bu Düşünceler sadece benim iç sesim...


Tek başınalık üzerine Kısa bir açıklama yaptıktan sonra, size gezimden bahsetmeye başlamak istiyorum..eveet haziranın son hafta sonu İstanbuldaydım ..Astroloji seminerinde Hakan KIRKOĞLU’nun vermiş olduğu seminerde.. o kadar eğitim aldım ancak pratik yapmayınca dil gibi unutuluyor.. işte bende yeniden hatırlamak ve acaba içimde heyecan var mı yok mu devam etsem mi etmesem mi diye düşünerek gittim seminere.. tabi birde biraz hava değişimi olsun istedim..


Cumartesi tüm gün seminerdeydim. Akşam 18:00de çıktık ve arkadaşlara iftar açmaya gittik.. sohbet , muhabbet ve bol kahkaha.. güzel bir akşamdı..


Pazar günü, ah ne güzel bir gün geçirdim.. yağmur yağma ihtimali vardı ve yağsaydı sanırım az sonra anlatacaklarımın bir kısmı belki de hiç biri olmayacaktı..


Sabahın erken saatlerinde Balta limanında kaldığım misafirhaneden ayrılıp düştüm yollara.. amacım Balta Limanından Ortaköy’e kadar yürümek. Bu arada zamanım kısıtlı ve yapmak istediğim çok şey var..


Eveeet.. İyot kokusunu içime alarak başladım yürümeye. İlkokulda bize öğretilenler aklama geldi “eğer ormanda kaybolursanız, ırmak bulduğunuzda onu takip edin mutlaka yaşam olan bir yere köye gidersiniz “..


Mis gibi hava eşliğinde devam ediyorum yürümeye, spor yapanlar, balık tutanlar.. hayat çok erken başlamış. Ve yaklaşık 1 saat sonra Rumelihisarında buldum kendimi.. içimden burada mı bişeyler atıştırsam yoksa Ortaköyde mi “diye düşünmeye başladım .. denize karşı oturup, iyot kokusunu içime çekerek.. ve Nar Cafede oturmaya karar verdim.. bir daha gelememe ihtimalime karşılık.. denize karşı keyif süreyim dedim.. ne iyi etmişim Nar Cafede oturmakta.. sempatik bir yermiş.. tabi pahalı orası ayrı :)


1 saat sonra mekandan ayrılarak sırt çantam ve ben yeniden düştük yollara.. bir yanım sürekli “otobüse binsen mi vaktin dar , evet gidebilirsin ancak zamanı düşün “ diyor.. diğer yanım ise merak etme öğlen olmadan Ortaköy de olursun, devam et yürümeye, eve terledin ancak orada mutlaka uygun bir yer bulup tişört alırsın “ diyor. Ve ben tabiki 2.sesi dinleyerek yürümeye devam ettim.. saat 11:05 de Ortaköydeydim.. İstanbul’a geldiğimi buraya geldiğim zaman anlıyorum. Yaklaşık 2,5-3 saatlik bir yürüyüş yapmış oldum .. üstüne de boğaz turu tam bir saatlik .. harika öyle değil mi.. ve düşünün bu plan dışıydı ancak istiyordum..


Mis gibi bir hava , pırıl pırıl güneş hafif bir esinti ve boğaz turunda ben.. nasıl keyifliydi bir bilseniz.. sakindi vapur çok az kişi vardı.. uzattım ayaklarımı ohhhh esintiyle beraber sanki tüm yüklerimi üzerimden atmış gibiydim..






1 saat süren turun ardından gitmek istediğim yer olan Forneria ya yolculuk başladı. İlk defa gideceğim bir yer olduğu için mesafe ve nasıl gideceğim hakkında araştırmaya girmiştim. Herkesin sorusu “gitmeniz şart mı burada da güzel yerler var” ve bendeni tepki “hımmm öyle mi diyorsunuz.. gitmeyi çok istiyorum.. bakalım kısmet o zaman” tabi bu şekilde konuşmamın nedeni İstanbul trafiği.. ve belli bir saatte servisimin kalkacak ve benimde ona yetişmem gerektiği.


Sonuç olarak otobüs durağında beklerken, Karaköy otobüsü tam önümde durdu.. ne kadar sürede gideceğimi sordum ve atladım otobüse. Ortaköy-Beşiktaş derken Karaköyün girişinde sanırım indim. Sanırım diyorum çünkü yanımda oturan ve yardım istediğim bayan öyle söyledi. Güllüoğlu baklavacısının Karaköy şubesinin orada indim. Oto yıkamanın oraya geldiğimde yine sordum.. ara sokağa yönlendirdiler beni.. caddenin sonunda taksi durağının orada diye. Tabi İstanbul ve ara sokak faktörü tedirgin etmişti beni ancak hedefe az kalmıştı :)yürümeye devam ettim..


Hani hayat size doğru yolda olduğunuzu, tedirgin olduğunuzda korkmadan ilerlemeniz için işaretler verir ya işte öyle bir yoldu benim ki.. ara sokak öyle güzeldi ki.. capcanlı.. sanat sokağı. Sağlı sollu restorantlar ve insanlar.. hiç beklemezdim bir ara sokağın bu kadar güzel ve iç acıcı olacağını.


Bu güzel sokakta çevremi izleyerek yürümeye devam ettim. Ve karşımda taksi durağı !!! başımı sağa döndürmemle karşıda Forneria yı görmem bir oldu.. kendimi tebrik ettim.. içimde bir çocuk koşa koşa gitti oraya bense heyecanımı içimde bastırarak sakin sakin ilerledim yolda. içeri girdim heyecandan kalbim pırpır.. neden mi bu kadar heyecanlandım. Çünkü Arda Türkmen’e sempati duyuyorum.. ve kendime söz vermiştim. İstanbul’a geldiğimde mutlaka gideceğim demiştim. Tabi Ardayı görsem daha güzel olurdu ama olsun kısmet..


Çok mu uzun anlatıyorum , umarım keyifle okuyorsunuzdur. Buradan sonraki 2-3 durağım tamamiyle sürpriz oldu benim için.. Forneria ya giderken Galata Kulesini görmüştüm ve vaktim kalırsa gitmeyi istedim. Mekanı tavsiye ederim eh bana göre pahalı tabi ama sempatik bir yer, çalışanlar güler yüzlü hizmet güzel. Tavsiye ederim.


Oradan çıktıktan sonra Galata Kulesinin yakın olduğunu öğrendiğim için çok dik bir yokuş (bana göre) çıkarak kuleye ulaştım.. sıra olduğu için içeri giremedim (yıllar önce çıkıp izlemiştim İstanbul’u Galatadan). Çok güzeldi büyülü.. ve uzun süreden beri ilk defa istanbuldan kaçarak gitmek istemedim.. 


Galatadan taksime yürümeye başladım.. tünelin oraya yakın bir yerlerde ne tarafa doğru gitmem gerektiğini düşünürken sağıma bakmak geçti içimden ve garip bir şekilde oraya yöneldim.. Galata Mevlevinahesi Müzesi… Kapıdaki görevliyi geçtim içeri girdim. Müze görevlisinde kartımı yenilettim. Ve başladım gezmeye.. yaşadığımız hiçbir olay tesadüf değildir. Buraya girmemin güzel bir anlamı vardı benim için. İçerisi çok güzeldi. Huzurlu sakin, kalbe dokunuşların olduğu bir mekan. Kısa süreli banttan yayınlanan ney eşliğinde semazen gösterisi.. huzur tek kelime ile huzur. Zamanım olsaydı oturup sesleri dinlerdim. Buna Şükür.




Oradan çıktıktan sonra 2 tanede kiliseyi ziyaret ettim. Eskiden kiliselerin havası ayrı gelirdi farklı mistik bir havası olurdu severdim.. şimdi ya acelem olduğum için eskisi kadar ilgimi çekmedi ya da artık benim için önemini yitirmiş. Sonuç olarak gittim gördüm , mum yaktım duamı ettim. Allah Kabul Etsin.


Ve son durak servisin kalkmasına yarım saat varken yazıhaneye ulaştım .. çok güzel dolu dolu keyifli bir İstanbul gezisi geçirdim. Tek başınalığın keyfini sürdüm..


Yaşasın özgür ruhum .. ve Ruhumun Nefesi :)

7 Haziran 2015 Pazar

ben geldiiiimmm :)

ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı..herkese merhaba bu arada.. nasıl herkes iyi mi? hayatınızda neler oluyor ? hep ben yazıyorum birazda siz yazın anlatın istiyorum..paylaşalım hayatı..

yazmadığım 1,5-2 aylık süreye bakıyorum. yoğun günler geçirmişim.. neler mi yaptım, biraz düşüneyim :) aslına bakarsınız nisan ayım pek de iyi geçmedi.. biraz duygusal durumlar yaşadım.. ama geldi geçti.. bazı şeyleri yaşamanız gerekiyor sizde yaşıyorsunuz.. Kimbilir belkide bizler yaşamak istiyoruz ve yaşıyoruz .. Çok şükür şimdi çok daha iyiyim..

çevremden arkadaşlarımdan uzaklaştığımı söylüyorlar.. ancak yanılıyorlar.. yorulmuşum sanırım.. hep verici olmaktan.. sevgimi , ilgimi, dostluğumu , arkadaşlığımı göstermekten, arayıp hal hatır sormaktan.. şimdi biraz kendimi geri çektiğim doğrudur.. bakıyorum izliyorum.. bu süre içerisinde çevrem neler yapıyor.. kimseye sitemim yok , kırgında değilim.. sadece yorgunum.. ve bundan sonra sadece gerçekten değer veren kişilere değer vereceğim..ruhumun istemediği ortamlardan uzak durmaya çalışacağım.. eğer bulunmam gerekiyorsa da "bakalım neler öğreneceğim" diye bakacağım ..dersler çıkaracağım kendime.. ve biliyormusunuz artık biraz bencil olacağım... laf aramızda vefasızlaştım.. ben ve vefasızlık hiç yakışmıyor ancak hayat , yaşadıklarım böyle yaptı..

evet çok fazla iyi niyetli ve olaylara çok fazla pozitif bakıyorum.. ve biliyorum ki çoğu arkadaşım bu durumdan rahatasız...dedikodudan hoşlanmıyorum .. ne gerek var ki başkalarının hakkında konuşayım.. konuşulması gereken şeyler bana göre , bilgi paylaşımı, eğlence vb..

şöyle düşünüyorum, neden pozitif bakmayayım.. neden her olayın (olumsuz olsa dahi) neden olumlu tarafını görmeyeyim.. neden ah vah tüh leneyim.. neden kendimi o gri girdabın içine alayım..

vardır herşeyde bir hayır der geçerim.. evet bende insanım ve kızayorum.. sonra kızdığım için kendime kızıyorum :))) her olayda kendimize ders çıkarmamız gerekiyor.. kızdığımız taraflarda, olumsuz baktığımız olaylarda bile..

işte bu kadar polyanna olan biri olarak çoğu zaman düşünce tarzımdan dolayı yanlız kalabiliyorum.. kimse sizle konuşmuyor, kızıyor vs vs... sadece üzülüyorum.. başkada bişey yok.. huyum böyle.. olumsuz düşünüp kendimi kör kuyuya atamam :) hayat yaşamaya değer derece çok güzel..

tamam konu burda kapandı çok sıkıldım :) peki sonra sonrasında ne yaptım, kısa tatil kaçamakları, Afrikadan gelen çocukluk arkadaşımla keyifli bir hafta sonu , eğitimler, danışmanlıklar ve işte gelmişim haziranın 7 sine :) ve seçim günü...

hepimiz için hayırlı olsun seçim sonucu.. bakalım neler yaşayacağız.. neler göreceğiz.. şimdilik bu kadar..

sevgilerimle.. kendinize ruhunuza değer verin.. kendinizi sevin..

bu arada Esma-ül Hüsna Ruhsal Hayat Okuma bireysel danışmanlık yapıyorum.. elifyolu.blogspot.com dan bilgi alabilirsiniz..
görüşmek üzere..

1 Nisan 2015 Çarşamba

NİSAN 1

geldik nisan ayına ... kaç ay geçti 2015 yılından tamı tamına 4ay.. peki ne yaptınız bu 4 ayda.. neler kattınız kendinize..


şöyle bir bakıyorum geriye doğru.. neler yapmışım diye.. eğitimler, güzel insanlarla, sevdiklerimle güzel anılar biriktirmişim.. şanslıyım ki hepsinde ayrı ayrı yüzümü gülümseten güzel anılarım var.. iyi ki yaşamışım dediklerim var.. ve umarım yeniden yaşarım dediklerim var..


bu sefer ki yazım böyle kısa olsun..


güzel günler bizlerle olsun.. sevgilerimle..
kendinize iyi bakın..
güzel anılar biriktirin..
hayat kısa..
yarın ya da şimdi ne olacağı belli değil..


:)

14 Mart 2015 Cumartesi

Yalancı bahar

Kaç gündür yalancı Baharı düşünüyorum .. Her sene aynı oyuna kanıp duruyor.. Güneşi görünce Açıyor sonra soğuktan üşüyüp döküyor Çiçekleri tomurcukları .. Ve asıl bahar geldiğinde olanca güzelliği ile heryer bir bakmışız çiçek açmış.. 
Düşünüyorum kaç gündür .. Her sene neden bu oyuna kanıyor.. 
Ve bu sabah spor yaparken Şunlar geçti aklımdan ... Vardır bir hikmeti yalancı Baharın.. Tüm sene içinde biriktirdikleri Kötülükleri ilk çiçeklerle atıp yerine çok daha güzellerinin gelmesi için bir yoldur belkide .. Her sene her sene kanılmaz yoksa .. Hayatta olan herşeyin bir anlamı varsa eğer bununda vardır bir anlamı.. Vardır bir hikmeti.. Bütün bir yılın üzerinde biriktirdiği toz kir ne varsa hepsini atıp daha güzelini açmak içindir belkide .. 

Ve bizde öyle değilmiyiz .. Değişmek dönüşmek için çıktığımız yolda önce içimizde biriktirdiğimiz tüm zehri , her türlü kötü düşünceyi ya da bırakmamız gerekenleri bırakıp sonrasında Pırıl Pırıl açmıyor muyuz.. Temizlik olmadan gelişim olmaz .. Yalancı bahar olmadan güzel çiçekler açmaz :) 

Sevgilerimle 

12 Mart 2015 Perşembe

evlilik ve boşanma üzerine..

herkese yeniden merhaba; yine uzun bir ara vermişim :) açığı elimden geldiğince kapatmaya çalışacağım..
bugünkü yazımı evililik ve boşanma üzerine yazmak istiyorum( cesaret isteyen bir yazı :) )...çevremden , yakınlarımdan, arkadaş ve dostlarımdan gözlemlediğim evlilik kurumu üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum..

hiç düşündünüz mü neden evlendiğinizi ? aile baskısı, yanlız kalmamak, çok sevdiğiniz için ya da evlenmeyip de napacağım veya beni çok seviyor böyle birini bir daha bulamam , diğerini kaçırdım bari bunu kaçırmayayım..

severek evlenenlere sözüm yok.. diğer nedenlerden dolayı evlenenlere ise açıkcası üzülmüyor değilim..çünkü sonraları hep bir sorun çıkıyor.. saçımı süpürge ettimler, ben seni çok sevdim sen beni hiç sevmedinler, aslında seni arkadaş gibi seviyorum ancak düzen kurmam gerekiyordu çevremde de sen vardın evlendimler, hele aile baskısı feci bişey iki mutsuz insan.. tabi istisnai durumlar vardır.. onlara saygım sonsuz..

peki bu çıkan sorunlar sonucunda ne oluyor, hele çocukta varsa; mutsuz sevgisiz aile ve o aile içinde yetişen çocuk..  

evlilik kadar boşanmanında doğal olduğunu düşünen biri olarak.. neden toplulumuzda boşanmak tü kaka olarak görülüyor.. düşünsenize mutsuz bir aile var ancak boşanmak doğru değil, kol kırılır yen içinde kalır mantığı ve yıllar süren sevgisiz iki birey ah birde çocuk varsa...tabi çocuk olunca boşanmak iki ziyade zorlaşıyor.. anne baba ayrı olan çocukların psikolojileri bozuk olur söylentileri.. ya bu durum mutsuz ailede olmaz mı ? çocuk ,anne babasının rol yaptığını anlamaz mı sanıyorsunuz ?

açıkcası, hangi ortama girersem gireyim bi şekilde ailenin ve çocukların mutlu olup olmadığını hissederim.. ve ben anlıyorsam benden en az bir tane daha vardır..

peki neden boşanmak bu kadar zor? bu yazımdan dolayı çok fazla eleştiri yazabilirsiniz kabulüm :) nerede kalmıştık neden zor kısmında.. iki mutsuz insan mı olmak daha kolay yoksa iki mutlu insan olup ayrı ayrı yollara devam etmek mi ?

yuvayı dişi kuş yapar derler doğrudur. her ne kadar dışarıdan ataerkil gibi gözüksede görünmeyen taraf anaerkildir. tüm yük kadınların , annelerin üzerindedir.. erkek ne yaparsa yapsın kadın susar.. ve evlilik devam eder.. birde şöyle bir durum vardır.. aileler bir araya gelir ve "bizim ailede evlilik bir kere yapılır" denilir ve söz biter.. artık dönüş yok ve evlilik devam eder.. zorunlu olarak..

boşanmanında doğal olduğunu düşünüyorum demiştim evet düşünüyorum.. belki içinizden soruyorsunuzdur aileniz var mı ,anne babanız evlimi vb.. annem ve babam 35 yıllık evliler ve severek evlenmişler..sevgi dolu bir ailede büyüdüm.. ve bekarım.. ancak çevremde çok fazla gözlemlediğim durumlar var.. ve bu nedenle böyle bir yazı yazmak istedim.. bekar olduğum  için yazmamın kolay olduğunu düşünüyor olabilirsin belki haklıda olabilirsiniz ancak şu bir gerçek ki; insanın kendi mutluğu ruhunu mutlu etmesi bence dünyanın en güzel şeyi..

yani.. bir mecburiyet uğuruna ruhumu prangalara saplayacağıma , elimden gelen herşeyi yapıp sonrasında yürümeyen bir evliliği bitirmeyi tercih ederim diye düşünüyorum..

zorluklar kısmında kalmıştık..cesaret , özgüven ve ekonomik özgürlük işte bu 3 basit kelime bizim hayatımızı etkiliyor..birde alışkanlık var tabi. 3-5 hadi bilemedin 10 yıl ya da daha fazla yıl evlisin ancak alışkanlık olduğu için bitirmiyorsun..ah birde ailenin güveni...peki ne oluyor sonra ruhun ölüyor, istekler yok oluyor, gözlerin feri kaçıyor, yaşama sevinci azalıyor ... sadece -mış gibi yaşayıp rol yapıyorsun.. sonuç rol yapan insanlar topluluğu...

aile kavramı evet kutsaldır.. evet mutlu bir ailede yetişmek ve ailenin bir arada olması çok güzeldir.. ancak eşler anlaşamıyorsa, sorun varsa mutsuzlarsa , sırf kendi egoları ya da başka nedenlerden dolayı evliliği devam ettirmelerine anlam veremiyor.. cesur gözüküp kendileri adına hayata bir adım atamayan kişileri cesur olarak maalesef göremiyorum..

iki ruh arasında alış veriş bittikten sonra aynı ortamda kalıp birbirine zarar vermektense ayrı yollarda hayatlara devam etmek bence daha mantıklı..

sürçü lisan ettiysem affola..
dediğim gibi gözlemlerimden yaptığım paylaşımlarımdır.. 
istisnai durumlar tabiki vardır..
sevgi ve saygılarımla...

28 Şubat 2015 Cumartesi

Farkettim ki...

Farkettim ki; Sevdiğim , saydığım ve değer verdiğim insan ya da insanlardan bir anda uzak durmaya başlıyorsam karşı tarafta gördüğüm samimiyetsizlik ve gizliliktir.. Yani senle çok samimi gözükür ama değildir .. Her derdini anlatırsın sanırsın ki o da sana anlatır ( kendi gibi bilir ya insan karşısındakini) .. Bir bakmışsın sen sadece bir piyonsun .. Öyle birisin.. Ne seni yakın Görmüş senin onu gördüğün kadar ne de başka birşey... 
İşte bu nedenlerle çok sevdiklerimden aniden uzaklaşabiliyorum.. Çünkü aynı samimiyeti göremiyorum .. Açıksözlülük, Dürüstlük ve samimiyet.. Benim için çok önemli .. 
Seviyormuş gibi değilde sevmek .. Gerçekten sevmek ya da hiç sevmemek .. 

25 Ocak 2015 Pazar

herkese merhaba

merhaba sevgili okuyucularım,
sizlere yeni blog sayfamdan bahsetmek istiyorum.. elifyolu.blogspot.com
bu sayfayı neden açtım..kısa bir açıkmalada bulunayım.. bildiğiniz, paylaştığım üzere, spiritüel yaşam koçluğu eğitimi alıyordum... ve şubatta eğitimim inşallah bitiyor.. tabi hayatımız bir eğitim..yani bi bakıma bitmez eğitimler :)
ancak aldığım bilgileri , ve teknikleri sizlerle paylaşmak, ve yardımcı olabileceğim herhangi bir konu olduğunda bireysel danışmanlıklar vermek niyetindeyim.. o nedenle bu yeni sayfamı açtım..tel nomu yakın zamanda sizler paylaşıyor olacağım.. o zamana kadar bana ruhunugulumset@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz..

arimayanil sayfam aktif halde hayatına devam ediyor olacak.. çünkü blog sayfalarımın içerikleri farklı.. astroloji ile ilgilide çalışmalarım olucak..

şimdilik bu kadar.. sevgiyle kalın.. hoşça kalın...

:)

sormuştun adım geçiyor mu diye...

çoook uzun yıl önce bir peri masalı varmış.. birbirlerini seven ancak bir türlü kavuşamayan iki güzel insan varmış..birbirlerini çok seven bu kişiler, birbirlerinden uzakta olsalar hep kalplerinde yaşatmışlar sevgilerini .. evet çok sevmişler birbirlerini peki ne olmuşda kavuşamamışlar... 
  Onlar aynı okulda aynı sırada tanışmışlar.. kız , çocuğun , yanındaki arkadaşıyla sohbet etmeye başlayınca "herhalde ondan hoşlanıyor benden hoşlansa benle konuşur" diye düşünerek uzak duruyor  ama buna rağmen uzaktan uzaktan takip ediyor çocuğu.. çocuk ise , sevdiğine yakınlaşabilmek için , onun arkadaşıyla sohbet ediyor..gönlü kızdan yanay.. gel zaman git zaman çocuk zora da olsa kızdan bir sinema randevusu koparıvermiş..çok zor olmuş.. kız bir daha nerde görücem hem beni sevse gelir söyler, arkadaşımla konuşuyor belki onun için benle buluşuyordur konuşuyordur diye düşünmüş o yüzden ertelermiş buluşmayı.. ama bir gün beraber yolda yürüken el ele tutuşmuşlarda terlemiş elleri işte o zaman.. içinde bişeyler olmuş Kızın  ve kabul etmiş teklifi.. gitmişler filme...pearl harbur mış filmin adı.. çok güzelmiş.. kız kendisine itiraf edemesede güvende hissetmiş çocuğa, yanında kendisini evinde gibi hissetmiş. ve çaktırmadan teste tutmaya kıskanmaya başlamış çocuğu ...
kız mezun olmuş, çocuk okula devam ediyormuş.. çocuk kzın mezuniyetine gelmiş.. kız, o törende çocuğu aramış gözleriyle , geldimi gelmedi.. bir ara içi kötü olmuş, neden gelsin ki demiş.. ama çocuğu orda görünce çok mutlu olmuş.. kızın tek kötü tarafı sevdiğini çocuğa belli edememesiymiş.. oysa kız çok seviyormuş.. onun yanında kendisini evinde gibi hissediyormuş..
birbirini çok seven bu iki güzel insan , hep yanlış anlaşılmaların kurbanı olmuş..nedense kızın dedikleri yanlış anlaşılıyormuş..iletişim yetersizliği nedeniyle çatırdamış ilişkileri .. Ama hep birbirlerinin akıllarındalarmış.. İşte bu zamanda başka biri girmiş çocuğun hayatına.. ama bu kızı hiç unutmamış.. birlikte olduğu kişiye anlatmış.. günlerdne bir gün.. yeni kız arkadaşı, bu kıza msj çekmiş.. kız ne olduğunu anlamamış ve çocuğu arayıp "ikinizde çıkın hayatımdan"demiş.. ve o günden sonra 3-4 ya da 5 yıl sonra yeniden tesadüf eseri karşılaşmışlar .. 
ama bu sefer çok farklı olarak.. kız onu hep düşünmüş, aramak konuşmak istemiş.. yapamamış.. çünkü çok kırılmış ,çocuk mutlu ise mutluluğunu engellemek istememiş... çocuk ise ulaşmaya çalışmış, kızın arkadaşlarıyla konuşmuş ama kıza hiçbişey iletilmemiş..

işte yıllar sonraki karşılaşmada kız , çocuğa karşı olan tüm kızgınlığı geçmiş şekilde gülümsemiş..sanki hiçbişey olmamış gibi ama kısa bi şok yaşamış.. çocuğu yanında biriyle görmüş...çocuk yanına çağırmış kızı.. kız gitmiş.. içinden dua ediyormuş "lütfen lütfen eşi olmasın".. çocuk "eşim "demiş.. kız gülümseyerek "merhaba, memnun oldum " demekten başka birşey diyememiş.. ve çıkmış oradan...yüreği acımış kızın.. sonrasında gözü aramış.. hani iki çift laf edelim.. en azından sohbet muhabbet edebilelim istemiş.. ama görüşememişler.. işte bu konuşmadan sonra.. ara sırada olsa birbirlerini çok seven bi iki güzel insan görüşür olmuşlar..kız biliyormuş ki ; bir telefon uzağımda aradığımda , acil bişey olduğunda, sohbet etmek istediğimde ulaşabileceğini..çocukda biliyormuş, kızı istediği zaman arayabileceğini..aralarında farklı bir bağ olduğunu ikiside biliyormuş... Aralarında her ne olursa olsun dostlukları baki kalmış... 
Kıssadan hisse kısmına gelince ... Sevgide ayrılık yoktur ...

kız "yazılarım var sana okuyor musun" demiş.. çocuk "adım geçiyor mu" diye sormuş.... adın artık geçiyor.. bu yazım sanadır ufuk..

:)

11 Ocak 2015 Pazar

Fark edin .. Farkına Varın...

Hayatımızda değiştirmek istediğimiz anlar olur ve hayat size bazı süprizler sunar.. Nasıl mı ? Gittiğimiz yerlere yeniden gideriz , herşeyi yeniden görürüz..Anılarımız canlanır gözümüzde ve baktığımız her yere yeni bir gözle Bakarız, eski anılar silinir yerine yenileri yazılır..yıllar öncesine gideriz , eski anıların üzerinden geçer yenileri inşa ederiz... Işte bu hayatın bize sunduğu bir armağandır .. Fark edin , farkına varın .. Yeni ve güzel anılar yaratın.. ❤️😊 sevgilerimle ..